Üyelik gerekmez, rumuz belirleyip
"Sohbete Giriş`e" tıklamanız yeterlidir.
Türkçe mIRC sohbet programını bilgisayarınıza
yükleyerek hızlı sohbete hemen başlayabilirsiniz.
programı buradan yükleyin
admin | 3 Eylül 2010
Genel Kategorisindeki Yazı 440 Kez Okundu, 4 Yorum Yapıldı.
beni kapıda görünce merhaba dedin muzurca..
ve sonra gülümsedin.. o kocaman kahverengi gözlerinle, o melekleri kıskandıracak güzel gülüsünle gözlerimin içine baktın dakikalarca..
ben daha dün yediğim aşk darbesini unutmuş; hayran hayran seni o kocaman gözlerini kumral saçlarını incelerken, sen çoktan içime gönlüme girmiştin bile…
o gün içimde ilk kez duyduğum sımsıcak şeyi bugun hala hissedebiliyorum.. bilmem sende hala hissedebiliyormusun..?
o ilk karsılasmamızdan tam iki gün sonraydı! ben hala o kahverengi kocaman gözlerini düsünerek belki tekrar görürüm umuduyla yine aynı arkadaşımın evine gitmiştim.. arkadasım kapıda karsıladı beni.. ve senin benimle çıkmak istediğini benden cok hoşlandığını söyledi..
içim birden yine aynı sıcaklıkla, ömrümce hiç tatmadığım bir sevinçle doldu.. evet dedim kahverenkli koca gözlü kız.. evet!!! oda beni istiyor…
…ilk aynı arkadasımın kız kardesinin evinde oturduk; sanırım bir kaç saat kadar.. sevdigimiz seylerden bahsettik.. deli gibi birbirimizin gözlerinin içine baktık ve sanki kaybolduk.. ve hiç çıkmak istemedik..
“-ben çıkarsam ciddi çıkarım, baştan anlaşalım” dedin bana.. koşulsuz kabul ettim..sonra benimle cocuklar gibi yamuk ve eksik kelimelerle konuşmaya başladın. o kadar sevimliydin ki bende sana ayak uydurdum.. yeni konuşamaya başlamıs iki çocuk gibi dakikalarca konustuk. güldük..
“”o günden sonra ne zaman baş başa kalsak hep aynı onuyu oynadık.. ne zaman telefonda konuşsak hep bebek taklidi yaptık..””
ve ben ömrümün en büyük
ve en unutulmaz aşkına gözüm kapalı evet dedim..
evet binlerce kez evet!! evet!!..
sen bir fabrikada çalısıyordun.. perşembeden perşembeye hesap kesiliyor, cuma günleri haftanın ilk günü sayılıyordu.. ben her cuma seni sabah saat 6’da kapının önünden alır daha etraf yeni yeni aydınlanırken bizim eve götürürdüm.. birlikte uyurduk.. kahfaltı yapardık.. ve sevişirdik deli gibi..
senin yanında uyumak sana dokunmak ve içimde kalbimin en sıcak yerinde seni hissetmek ne güzeldi..
bambaşka bir aşkla tutulmustuk birbirimize.. yagmur yağardı biz sahilde el ele yagmur altında dolasırdık.. sen yanımda uyurken yada gecenin karanlığında seni evine bırakırken yol boyunca kulağına fısıldadığım o şarkımızı bilmem hala hatırlarmısın..?
“””gözlerindi! ilk içimi çeken..
kahverengi sıcacık bakışın..
göz bebeklerinde binlerce seni buluyorum..
göz görüpte gönül sevince her gece sana uyuyorum..
döndüm sırtımı
acı ezgilere..
sağdece seni dinliyorum..
bir deniz gibisin bende..
sakla beni, derinliğinde..
koybeni gözlerine…””””
hatırladın mı aşkım.. yaşarın bu şarkısını? sen yanımda uzanmış uyur numarası yaparken, gözlerin yarı aralık beni dinler ben senin kulağına bu şarkıyı fısıldardım..sonra seni seviyorum der ve saatlerce öperdim dudaklarını..
hiç kimse giremezdi aramıza.. kimseler umrumuzda bile olmazdı..
kışın odamda müziği son ses açar ve saatlerce dans ederdik.. yanak yanaga.. sonra birbirimize sımsıkı sarılır ve hıçkıra hıçkıra ağlardık hiç sebepsiz..
sanki olacakları önceden tahmin eder gibiydik.. korkardık.. allaha her gün bıkmadan usanmadan dua ederdik.. ne olur onu benden beni ondan önce alma diye..hayatımın en tutkulu, en çılgın, en güzel, en sıcak ve en unutulmaz aşkı sendin, kahverengi kocagözlü aşkım..
artık bize saatlerde yetmiyordu.. günlerde..
her anımızı birlikte yaşamak için evlenmeye karar verdik.. ilk olarak ben gelip ailenle tanıstım.. annende babanda beni çok sevdiler.. bende onları çok sevdim.. daha sonra ailelerimiz tanıstı.. ve ertesi hafta seni istemeye elimde kocaman bir gül bukediyle geldim..
ailelerimiz biraz çekingen konusacak bir seyler bulmaya çalısırken ben espiriler yapıyor;
sense “dağmada bakın ne kadar yakısıklı” deyip deyip beni güldürüyordun..
sonra mutfaktan kahveleri getirdin.. tepsideki en son kahveyi bana uzattın.. ben “babana versene önce” dedim, sen “yok o senin” dedin muzurca..
bir anlam veremesemde zoraki alıp içtim..
ben renkten renge girerken siz kahkahalara boğuldunuz.. adetmiş benim kahvemin içine tuz, karabiber, tarçın, acı, biber ne varsa atmıştın.. “eğer içmezsen babam beni sana vermez haberin ola” dedin..
ciğerlerim yana yana içtim..
daha sonra aynı fabrikada ise başladık.. hangi kızın yanına gitsem sanki bende virüs varmıs gibi uzak duruyor benimle konuşmuyordu.. meğer sen ben gelmeden önce bütün kızları kenara çekip bakın bu adam benim konuşanı yakarım demişsin.. ögrendiğimde çok mu gülmüstüm?
hatırlıyormusun, bana ceviz ve incir getirip senden gizli zorla azıma tıkan o kıza yapıstırdığın tokatı.. tırnak izlerin hala kolumda duruyor.. kıskanç sevgilim benim..
..ve karanlık günlerimizin başlangıcı.. tertemiz aşkımızın, ömrümüzce unutamıyacagımız o büyük sevdamızın sancılı saatleri..
günleri..
..ben her türk genci gibi vatani görevimi yapmak için askere çağırıldım..sene 2001..
manisa batıkışla’daki birligime gitmek için hazırlık yapıyordum..sen bir yandan hıçkıra hıçkıra ağlıyor bir yandanda bavulumu hazırlıyordun.. ve bana öğütler veriyordun.. o sancılı günler hala aklımda..
acemi birliğim boyunca her hafta sonu annemle birlikte yanımdaydınız.. yine el ele dudak dudağa.. birbirimizin gözelerinin içinde kayboluyorduk.. zaman su gibi geçsede biz bitmesin diye dualar ediyorduk.. bana yazdığın mektubu elden veriyor.. benim sana yazdığımı alıp hemen orada okuyordun..
acemi birliği bitmişti..
usta biliğim mardin/senyurt hudud karakollarından birine düşmüstü.. sen beni 16 ay boyunca göremiyecek olmanın verdiği acıyla yine göz yaşlarına bogulmus inanmak istememiştin..
ve mardine hareket zamanı geip çatmıştı..
aylardan mayıs..
izmir garajında otobüsün kalış saatine kadar birbirimize sımsıkı sarılıp ağladık..
sanki bunun birbirimizi son görüsümüz olduğunu bilinmeyen birgüç kulagımıza fısıldamıştı..
senin o perişan bitmiş halin, o kocaman kahverengi gözlerinin ağlamaktan kücülmüş hali hala gözümün önünde..
sana son kez “canımın içi aşkım, seni ne kadar çok sevdiğimi biliyorsun değilmi” dedigimde.. “evet aşkım ve bende seni.. bunu hiç unutma ve sakın kendini üzme” demiştin..
ve bizi izleyen tüm dostlarımızın göz yaşları arasında bana son gücünle sımsıkı sarılmışken, kokunu son kez içime çekip gözyaşlarımı silip, seni kendimden iterek zoraki otobüse binişim… ve ardıma birdaha bakmayışım… … ve yollar dereler tepeler ardım sıra bir görünüp bir kaybolan sıra dağlar..
o sancılı saatleri sana anlatmak için galiba en güzel kelimeler sunlar olurdu..
“”kalbim iki değirmen taşı arasında kalmış bir buğday tanesi olsa, ancak bu kadar ezilebilirdi.. ne ağlıyabiliyor, ne konuşabiliyor, nede konuşulanları anlayabiliyordum..””
sesini duymadan, kahverengi gözlerinden uzakta geçecek tam 16 ay.. her anı seninle dolu her anı hasret ve göz yaşıyla örülü..
sürekli mektuplaşıyorduk.. hemen hergün seni arıyordum.. sesini duymadan geçirdiğim her an bana işkence gibi geliyordu..
yanında olamamak sana dokunamamak, sarılamamak içimi yaksada güçlü görünmeye çalışıyor ve sana telefonda ilk zamanlar yaptıgımız gibi bebek taklitleri yapıp şarkımızı söylüyordum..
“koybeni gözlerine”””
…ve ayrılık…
her büyük aşk gibi bu aşkada böyle bir final yakışırdı zaten..
bir gün elime bir cep telefonu geçirdim.. benimkini sana vermiştim giderken..
hemen bir mesaj çektim.. sonra bir daha.. birdaha..
deli gibi günlerce mesajlaştık.. mardinde, huddutta sağdece mayın tarlasını çevreliyen dikenli tel örgülerin ve bir kaç gece kuşunun sesi dışında bir tek bizim mesaj seslerimiz çınlatıyordu etrafı..
yine böyle soguk bir kış günü gece saat 02-03 arasıydı.. ve yine mesajlaşıyorduk.. bir süre sonra anlamsız bir şekilde kavga etmeye başladık.. sen sürekli ailemin ilgisizliğinden yakınıyordun, ben ise bir yandan seni sakinleştirip bir yandanda olan biteni anlamaya çalışıyordum..
yine her zaman ki gibi çocukca bir kıskançlık yaptığını düşünüp fazla üzerine varmıyordum..
“”hatırlarmısın, ilk zamanlar bana yazdığın bir mektubu yine yol ortasında kavgaya tutustuğumuz sırada param parça edip yerlere savurmustun…
sonrada sen ağla***** evine dogru koşmuş, ben ise o köse başında öylece rüzgarla uçuşan mektup parçalarına bakakalmıştım..
ertesi gün barışmıştık.. yine cuma’ydı ve bizdeydin..
bir ara şakayla karışık “sana bir daha mektup falan yok dün o kadar uğraştım, bak okutamadan yırtıp attım sayende mektubumu”” dedin muzurca..
ve ben yastığın altından senin param parça edipte yollara savurduğun mektubu çıkardım.. bütün gece sabaha kadar uğraşıp, o mektubun her satırını bir birine yapıstırmıştım bantla..
o anki yüz ifadeni hiç unutamam..
gözlerinde ki şaşkınlık ve sevinç herşeye değerdi…
ne zaman seni özlesem düşünsem şimdi suradan çıkıp gelsen dediğim her an sanki sihirli bir güç tarafından sana ulaşmıştı dileklerim.. perşembe geceleri kavga ettiğim ve benim bugün asla işten kaçıpta bana gelmez dediğim cuma sabahlarında kapımda belirişin,
yada gecenin 2.sinde 3.de seni düşündüğüm seni özlediğim kesin aşkım şimdi uyuyordur dediğim anlarda aniden çalan telefondaki sesin gibi..
oysa şimdi daha beter özlüyorum seni ve daha çok uykusuz geçiyor gecelerim..
ama ne kapımda beliriyorsun, nede telefonlarımı çaldırıyorsun gece yarıları..
“demek sevda ayrılığa 9 ay dayanırmış.. ve asker ocağında terkedilmekte varmış..”
yaşanmış bunca güzel anının,
ve unutulamaz,
asla vazgeçilemez dediğimiz ölümsüz aşkımızın inadına, mardin’in tüm karanlığını ve sessizliğini acı acı öten bir mesaj bipi çınlattı..
ömrümün en acı mesajıydı ve en yıkıcı…
aynen yazıyorum;
“”” eğer senin bitirmeye cesaretin yoksa ben bitiriyorum.. elveda…”””
bana attığın en son mesaj buydu, şafağım henüz 300 küsür…
o mesajdan sonra defalarca aramama rağmen, defalarca mesaj çekmeme rağmen ne telefonunu açtın nede bir mesaj çektin.. bir dahada senden hiç bir zaman haber alamadım..
ben hep bu büyük aşkı kalbimde yaşattım..
izlerini beynimde taşıdım..
perşembe geceleri sabah olacakta sen kapıda belirecekmişsin gibi hazırlandım, heyecanlandım.. cuma günleri sanki yine kapımdaymışsın gibi seni karşıladım..
ve evine uğurladım..
aynı yollarda, aynı sahillerde dolandım..
ne zaman bir dj şarkımızı çalsa sana armağan ettim..
kim bilir aşkım..
belki bigün,
başka biyerde..
başka bir zamanda…
yine kulağına fısıldarım şarkımızı..
sen gözlerin yarı aralık uyur numarası yaparsın.. sonra öperek uyandırırım, çocukça taklitler yaparız..
güleriz..
yine el ele ıslanırız, yağan yağmurlarla..
seni hala çok seviyorum “kahverengi koca gözlü” aşkım..
Ekleyen Geweze
Mobil sohbet sitesi olarak hizmet veren sitemiz siz değerli kullanıcılarımıza tamamen ücretsiz bir şekilde sohbet ve chat imkanı sunmaktadır. Siz değerli misafirlerimiz sohbet odalarımızın genel kurallarını dikkate alması önemle rica olur
Sitemiz 18 Yaş kullanıcılarımız için uygundur. Sitemiz de online süreleri yüksek kullanıcılarımıza çeşitli ödüller verilmektedir. Sesine güvenen kullanıcılarımız Dj Radyo yayıncısı olabilirler. Yetkili olmak istiyen kullanıcılarımız #OperHelp kanalımıza giriş yapabilirler.